1 Şubat 2013 Cuma

ÜLKENİN KURTARILMASINDA KUVA-YI MİLLİYE’NİN GÖRÜŞÜ


Mondros Mütarekesi’nin yapılmasından itibaren ülkenin tehlikeli dönemi atlatabilmesi için takip edilmesi gereken yol ve metot bakımından ülke insanlarının ikiye bölündüğünü görüyoruz. Bunlardan ilki, İtilaf
Devletleri ve özellikle İngiltere ile iyi ilişkiler kurmak ve İngilizleri hoşnut etmek yolu ile masa başında siyasi olarak (diplomasi yoluyla) ülkeyi kurtarmak isteyenlerden oluşan gruptur. Bu grubun lideri konumundaki
şahıs ise Damat Ferit’tir. Bu grubun mütarekenin ortaya çıkardığı iyimserlik atmosferi içerisinde ilk günlerde daha kalabalık iken, işgallerin başlaması ve ülkenin giderek parçalara bölünmesi karşısında küçüldüğüne şahit oluyoruz. İkinci grup ise, İtilaf Devletleri’nin niyetinin savaş sırasında işgal edilmemiş toprakları da çeşitli şekillerde paylaştıracağı; İtilaf Devletleri ile masa başında başarılı bir nihai antlaşma imzalamak için, ihtiyaç duyulduğunda başvurulmak üzere askeri alanda da hazırlıklı olunması gerektiğini savunan grup, yani Kuva-yı Milliyecilerdir. Bu iki grubun da homojen bir yapıda olduğunu (herkeste kabul ve retlerin aynı etkiyi gösterdiğini) söylemek mümkün değildir. Bu gruplaşma BMM’nin açılmasına kadar devam edecek ve nihayet Ankara-İstanbul Hükûmetleri olarak iki ayrı merkezde toplanacaktı.

Bu gruplaşma, adım adım gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşı Fethi Okyar ile Milli Mücadele’nin örgütlü olarak başlatılmasında etkin rol oynayanlardan Rauf (Orbay) Bey’in de üyesi bulunduğu Ahmet İzzet Paşa kabinesi, Musul ile Antakya ve İskenderun’un çevresinin işgaline ateşkesi korumak ve İngilizlerle bozuşmamak için izin vermişti. Yine İzzet Paşa Hükûmeti döneminde, 7 Kasım 1918›de Fransızların Uzunköprü›deki Osmanlı kuvvetleri komutanına 9 Kasım›da üç bölük olarak geleceklerini (70 Oda, 3 ton sebze ve 5 ton yakacak hazırlanmasını isteyerek) bildirmeleri üzerine, Osmanlı Hükûmeti, Uzunköprü’deki komutana işgal için bir sebep olmadığını, zorla girerlerse yalnız protesto edilmesini ancak silah kullanılmamasını bildirmişti.

11 Kasım 1918’de göreve başlayan Tevfik Paşa Hükûmeti döneminde İstanbul boğazı, İtilaf Devletleri tarafından 15 Kasım›da işgal edildi ve bir gün sonra 4000 kişilik bir Fransız kuvveti Uzunköprü›den Bakırköy’e gelerek yerleşti. İlk önce İstanbul›un ardından ülkenin diğer bazı bölgelerinin ve en sonunda 15 Mayıs›ta İzmir›in işgali ile İtilaf Devletleri›nin asıl niyetleri tezahür etti. Ülkenin dört bir taraftan işgali, halkın kongreler tertip etmesi ve direniş kuvvetleri oluşturmaları ve bu güçleri birleştirmeleri istikametinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının (Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir, Rauf Bey) Anadolu›daki Kuva-yı Milliye hareketlerine yeni bir güç ve yön vermeleri, Paris Barış Konferansının hayal kırıklığı ile sona ermesi aşamasında ülkenin kurtarılmasında takip edilecek yol hakkındaki tartışmaların da hızlandığını ve netleşmeye başladığını görmekteyiz. Bu hususu bütün yönleri ile açığa çıkaramak için silahlı mücadeleye hazırlıklı ve gerektiğinde taraftar olan Milli Mücadele mensuplarının görüşlerini tespit edip, İstanbul’da Milli mücadeleye karşı takınılan tavrın ortaya çıkarılmasında yarar vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder